AYLIK BÜLTEN
  ARALIK 1999-OCAK 2000 * BÜLTEN NO: 9900-08
Başkanın Mesajı Sinem TONGAL Ebruli Ebru HAKKUL 7. Sayfa
Bu Köşeden Selim YENER Perspektif Gökçer BERKE Duyurular
(C) 1999-2000 BÜLTEN KOMİTESİ
Pelin’in Köşesi Pelin TÜZÜNER
1999-2000 ÇALIŞMA DÖNEMİ
 
 
 Bu Köşeden 
Selim YENER
 
Pespembe Haberler

Aralık ayında yine birbirinden güzel haberlerle yüzümüz güldü. Beraber hatırlayalım.

Amerika Birleşik Devletleri başkanı Bill Clinton, Türkiye'deki AGİT zirvesine katıldı. Zirve öncesinde deprem bölgelerini ziyaret ederek prefabrik konutlarında yeni düzenlerini kurmuş vatandaşlarımıza moral verdi. Sayın Clinton, devletimizin yaptığı yardımların yanında kendi yardımlarının yetersiz kaldığını itiraf ederek, İzmit'i yeniden kurma projesini Amerikan hükümetinin üstleneceğine dair söz verdi. Bu arada, yetkililer, önümüzdeki haftalarda pilot bölgelerde yapımı tamamlanacak olan depreme dayanıklı sitelere vatandaşlarımızın yerleştireceği müjdesini verdi. Altyapı ve ısınma problemleri olmayan prefabrik konutlarda hayatlarını sürdürmeye alışmış vatandaşlarımız, bu konuda devletimizin acele etmesine gerek olmadığını ve hallerinden memnun olduklarını ifade ettiler.

Diğer sevindirici haber ise, hepinizin bildiği gibi, depremzede vatandaşlarımıza katkıda bulunmak üzere devletimizin "deprem vergisi" adında mizahî bir yaklaşımla yardım kampanyası başlatmış olması. İsteğe bağlı olarak belli gelirlerden devletimize az miktarda pay verilebilmesi esasına dayalı bu kampanyaya tüm yurttan destek gelmeye devam ediyor. Bu tür yardımların artması ve en iyi koşullarda yeni hayatlarına adapte olan halkımıza ulaşmasını diliyorum. (Aralık 1999)

"Ğ"

Sizce "Ğ" (yumuşak "G") ne işe yarar? En güzel cevap şu olabilir: "Konuşmayı bilmeyenleri yanıltmaya yarar". Neden mi? Türkçe'nin yazıldığı gibi okunduğunu düşünen bazı kimseler bu harfi telaffuz etmek için büyük çaba sarfederler. Aslında bu harf adı gibi o kadar yumuşak ve uyumludur ki, genelde kendinden bir önceki sesli harfin sesini alır. 
Hatta bu özelliğinden ötürü "Ğ" harfini joker harf olarak nitelendirmek de mümkündür. Kelimede bulunsa bile, konuşurken, genellikle kendinden önceki ünlü harfin sesini aldığı için, onun uzun okunmasını sağlar. İşte bazı örnekler...
 
 
Yazılışı Okunuşu Yazılışı Okunuşu
ağabey a(a)bey  Elmadağ Elmada(a) 
ağır a(a)ır kâğıt kâ(â)ıt 
boğaz bo(o)az mağaza ma(a)za 
doğal do(o)al yağmur ya(a)mur

Başka özellikleri de var bu yumuşak harfimizin. Bazan da kelimelerdeki "Ğ", "y" ve "v" ünsüzlerine dünüşür. Buna da örnek verelim: "Eğer" yazılır, "eyer" okunur. "Soğan" yazılır, "sovan" okunur. Bir hatırlatma yaparak bu ayki yazımı bitireyim. Yabancı sözcüklerde geçen "G"ler, "Ğ" olmaz. Eskiden "Ğ" ile yazılmış "coğrafi", "fotoğraf" gibi bazı yabancı kelimeler bulunmakla birlikte, günümüzde "G"ler aynı korunmaktadır: "program", "propaganda" örneklerinde olduğu gibi. 

Türkçe'mize sahip çıkalım ve doğru kullanalım.

Kaynak: "Yanlışları ve Doğrularıyla Güzel Konuşma ve Dilimize Yerleşmiş Arapça ve Farsça Sözcükleri Okuma Kılavuzu", Ülkü GİRAY - Bilgi Yayınevi, Nisan 1998.

 

 Ebruli Ocak 2000
Ebru HAKKUL
 
DÜŞÜNÜN ...

Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi ? Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi ?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı ?  Güneşin doğuşunu izlediniz mi ?
Bir neden yokken birine hediye aldınız mı ? Sabah yolda bir kediyi okşadınız mı?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç ? Ve siz onu hiç kokladınız mı ?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı ?
Kendinize bu yıl oyuncak aldınız mı?
Gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz mü ?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl ? Çimlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç ?
Hiç taş kaydırdınız mı bu yıl ? Kuşlara yem attınız mı ?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı ? Bu yıl gökkuşağı  gördünüz mü ?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı ?
Hiç mektup aldınız mı bu yıl ? Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç ?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl ?
Aslında mutlu olduğunuzu farkettiniz mi ?
İyi bir yılın, bunlar gibi birçok "küçük şey"e bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl ?
Yeni yılda DÜŞÜNÜN...
GERÇEKLER... ASLINDA HERŞEY BOŞ...
Yayılın çimenlerin üzerine... Acele edin... Er veya geç... Çimenler yayılacak üzerinize...

Jaques Prevert

"Yaşamak değil / Beni bu telaş öldürecek" dediği gibi şairin;
O telaşla, bırakın Paris yolunda ılık rüzgârlara taratmayı saçlarımızı,
sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile edemedik biz...
Gözümüz saatte söyleştik hep, koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık. 
Hep yetişilecek bir yerler vardı, aranacak adamlar, yapılacak işler... 
Bir sonraki günün telaşı, bir öncekinin terine bulaştı;
başkalarının hayatı, bizimkini aştı. 
Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine, kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu
veya yavuklu busesi ile uyanma düşlerini ha babam erteledik.
20'li yaşlardayken 30'lara kurduk saatin alarmını, 30'larımızda 40'lara, belki sonra 50'lere... 
Lakin öyle yanlış kurgulanmış ki hayat, kuşlukta uyanma fırsatını sunduğunda size,
artık uyku girmez oluyor gözlerinize...
Doyasıya söyleşmek, telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğunuzda,
söyleşecek, sevişecek kimsecikler kalmıyor yanınzda...
Özenle yarına sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz;
vakti gelip sandıktan çıkardığınızda bir de bakıyorsunuz ki,
tedavülden kalkmış... 
Bir dua'ya  ihtiyacı kalmış sadece !.......

Orhan Veli 
 
 Perspektif Ocak 2000
Gölçer BERKE
 
Gelişmişler ve Gelişememişler

Gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler arasında temelde yatan farkları aşağıya sıralamaya çalışacağım. Varın siz karar verin biz kişi olarak neredeyiz, ülke olarak neredeyiz.

Bunu yapmadan önce sizlere birkaç kavramdan bahsetmek istiyorum.

Veri : Bilgiyi oluşturan küçük parçacıklardır. Beyne giren veri ne kadar çoksa beynin bu verileri işleyerek çıkartacağı netice de doğruya o kadar yakındır. Dolayısıyla herhangi bir olay veya sorun veya problem karşısında en sağlıklı ve gerçek doğruya en yakın şekilde netice çıkartılabilmesi, tümüyle o beynin ulaşabileceği verilerin çokluğuna bağlıdır.
Analitik düşünen beyin : Analiz-sentez-netice mantığı. Olay, sorun, problem ile ilgili önce mevcut tüm verileri toplamak, sonra bunlar arasındaki eşdeğerlilikleri, zıtlıkları, ilişkileri değerlendirmek ve bunlardan işe yarar bir netice çıkartabilmek. Ancak bu meziyet eğitimle geliştirilir. Her insan beyni düşünür ancak üretilen neticelerin kıymeti birbirlerinden tamamen farklıdır. Bir konudaki verilerin çok azına vakıf olunarak üretilen düşünceler “kıymetsiz (ve/veya sağlıksız) fikir”lerdir. Bunlara söylenti ve/veya dedikodu da denilebilir.

Geri kalmış ülkelerde rastlanan fikir özgürlüğü tabirinden bu tür kıymetsiz, çoğu zaman toplum menfaatlarine de aykırı düşen fikirlerin rahatça söylenip, yayılması özgürlüğü olarak anlaşılır. 

Halbuki gelişmiş ülkelerde enformasyon özgürlüğü, yani verilere, bilgiye ulaşabilme özgürlüğü vardır. Fikir özgürlüğü zaten insanlardan alınamaz. İnsanların düşünmelerine, kendi çaplarına göre fikirlerini üretmelerine kim mani olabilir? 
Gelişmiş ülkelerde basın, insanların hergün yaşamları sırasında ürettikleri binlerce veriyi derleyip toplayarak toplum fertlerine günlük yaşamın ikincil kaynaklarını sunar. Bir fikrin toplum için değer taşıması için ise verilerin: 1. Gerçek, 2. Mümkün olduğunca fazla,  ve 3. Verileri işleyen beyinlerin uzman olmaları gerekir. (Uzman, analitik düşünmenin yanı sıra, konusunda gelişmiş tüm literatürü hazmetmiş, güncel olarak üretilen tüm literatürüden de haberdar olan anlamına gelmektedir.)
Geri kalmış ülkelerde basın özgürlüğünden anlaşılan ise, herkesin her istediğini söyleyebileceği ve günlük, haftalık veya aylık olarak yayın yapan matbuat şirketlerinin de bu söylenenleri ve/veya kendileri için çalışan, uzman olmayan, insanların her düşüncelerinin (fikirlerinin) yazılabileceği anlaşılır.

Eğitim sisteminin üretim toplumlarında fertleri “nasıl” düşündürmek üzere eğitmesine karşılık, tüketim toplumlarında “neyi” düşünmesini öğretmesi:
Gelişmiş ülkelerde “aydın” tabiri insanoğlunun ürettiği veri, bilgi gamının çok kısıtlı olduğu zamanlar, yani 19. yüzyılın son yarısına kadar, bu veri gamının çoğuna vakıf olabilen, analitik düşünen insanlar için kullanılırdı. Aydın tabiri bugün yerini uzman kelimesine bırakmıştır ve hemen hemen hiç kullanılmamaktadır. Aydın tabirinin geri kalmışlarda hâlâ yoğun olarak kullanıldığı gözlenir. Böyle ülkelerde aydının çoğu zaman iyi eğitim görmüş, gördüğü eğitim sırasında kendisine verilmiş bilgiyle beyin jimnastiği yapan, çoğu zaman pek de kıymetsiz fikirler üreten insanlar için kullanıldığı görülür.
 

 Pelin'in Köşesi Aralık 1999
Pelin TÜZÜNER
 
Anlar

Silbaştan yaşama şansım olsaydı eğer, oturup saymazdım eski yanlışlarımı
Kusursuz olmaya çalışmaz, rahat bırakırdım yüreğimi
Ve elbette, çok daha coşku dolu olurdu sevdalarım, içine az buçuk da ciddiyet katılmış...
Bu denli titiz olmazdım hiç, öyle bir şansım olsaydı eğer
Korkmazdım daha çok riske girmekten
Daha çok yolculuğa çıkar, gündoğumlarını kaçırmazdım asla,
Hele dağlara tırmanmanın keyfini...
Hiç bilmediğim yerlere giderdim gidebildiğimce
Doyasıya dondurma yer, boşverirdim kurufasülyenin nimetlerine
Öyle bir şansım olsaydı eğer
Dertlerim de yaşamın gerçeğini taşırdı,  yalnızca düşlerim değil...
İşte hani onlardan; her dakikasını verimli geçirenlerden biriydim.
Aynı anlara dönebilseydim eğer,
Yalnızca iyi ve güzel olanlarını tatmak isterdim yeniden
Öğrenemediyseniz hâlâ öğrenin artık;
               Yaşam anlardan oluşur, sadece anlardan...  Şimdiyi yakalayın...
Yanında termometresi, bir şişe suyu , şemsiyesi ve paraşütü olmadan 
Yerinden kıpırdamayanlardan biriydim.
Ama yeni baştan yaşayabilseydim eğer,
İyice hafiflemiş olarak çıkardım yolculuklara 
İlkbahara yalınayak girer, sonbahara dek unuturdum pabuçlarla yürümeyi
Hiç bilinmeyen yollara dalardım, tadını çıkarırdım günışığının,
Çocuklarla daha çok oynardım, sil baştan yaşayabilseydim eğer 
Ama heyhat seksenbeşindeyim artık ve biliyorum ki ölmekteyim..

                                                                        Jorge Luis BORGES


 

 7. Sayfa
 
 
  Toplantı Programı 

- Açılış. 
- Türk Bayrağına Saygı Duruşu ve Leo Genel Kuralının Tekrarı. 
- Konukların Tanıtılması. 
- Sekreter ve Saymana Söz Verilmesi. 
- Başkandan Duyurular. 
- Yemek Arası. 
- Konuk Konuşmacı 
- Komite Başkanları ve Yönetim Kurulu Üyelerine Söz Verilmesi. 
- Advisor’a Söz Verilmesi. 
- Üye ve Konuklara Söz Verilmesi. 
- Kapanış. 

  Hatırlatmalar 



- Toplantılarımıza getireceğiniz konuklarımıza kulüp toplantılarımızda sigara içilmediğini hatırlatmanız rica olunur. 

  Bülten Komitesi’nden Duyurular 



- Bülten komitesine döküman ulaştırılması için belirlenen zamanlamalara özen gösterilmesi gerektiğini önemle hatırlatırız.
 Duyurular
 

Bu ay bültenimizde Duyurular köşesi yeralmamaktadır.

(C) Ocak 2000 * Şişhane Leo Kulübü Derneği - Arşiv ve Bilgi İşlem Komitesi