AYLIK BÜLTEN 
   1-30 KASIM 1999 * BÜLTEN NO: 9900-05
  
Başkanın Mesajı Sinem TONGAL Ebruli Ebru HAKKUL 7. Sayfa
Bu Köşeden Selim YENER Perspektif Gökçer BERKE Duyurular
(C) 1999 BÜLTEN KOMİTESİ
Pelin’in Köşesi Pelin TÜZÜNER
1999-2000 ÇALIŞMA DÖNEMİ
 
. 
 Başkanın Mesajı 
Sinem TONGAL
 
Herkese merhaba!  

Yine karmakarışık duygular içeren bir yazı bekliyor sizi. Teşekkürler var, sitemler var, avuntular var, müjdeli haberler var. İlk olarak müjdeli haberimle başlayayım. Dönem başında Yönetim Çevresi Sekreteryası her üç ayda bir idari puanlamayı açıklayacağını söylemişti. Gerçekten sözlerini tutarak puanlamayı açıkladılar. Sonuç çok memnunluk verici, üç aylık dönemin birincisi kulübümüz Şişhane Leo Kulübü. Hepinize, özellikle yönetim kuruluna teşekkürler. Sevgili kulüp sekreterimiz ve saymanımızın bu puanlamaya katkıları azımsanamaz. Ödentilerimizi zamanında yaparak, raporlarımızı zamanında postalayarak işin büyük bölümünü üstlendiler. Tabii eğitim seminerleri ve diğer puanlı toplantılara tam katılımımız nedeniyle şu anki birincilik elimizde. Umarım sonraki üç ayda size kötü haberler vermem. Çünkü bundan sonrasında iş bizlere, kulüp üyelerine kalıyor. Bu nedenle sizlere biraz puanlamadan bahsetmek istiyorum.  
Puanlamayı, süreli evrakın zamanında ve doğru bir biçimde postalanması, ödentilerin zamanında yapılması, yeni yöneticiler eğitim okuluna, advisor açık oturumuna, genel yönetmen danışma kuruluna, leo danışma kurullarına, yönetim çevresi konseylerine, leo bilgi yarışmasına, leo konferansına, preforum ve foruma, leo kurultayına, proje yarışmasına  katılım gibi birçok toplantının katılımlarının yanı sıra bence içlerinde en önemlisi olan GENEL TOPLANTI DEVAM YÜZDESİ etkiliyor. Arkadaşlar, hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki kulüp toplantıları ayda yalnızca 1 defa ve dördüncü Pazar’ları. Bu senelerdir böyle devam ediyor. Hepimizden istenen en azından bu toplantılara kesintisiz devam etmemiz.  

Elbette ki bir kulüp üyesi olmanın yükümlülüğü yalnızca genel toplantılara devam etmekle bitmiyor. Aktiviteler, sohbet toplantıları, diğer kulüp ziyaretleri vs. daha yapılacak birçok iş var. Ancak genel toplantıya dahi mazeretsiz katılmamak bence hoşgörüye layık değil. Toplantılara katılmayarak sadece kendinizi kulüpten mahrum etmiyorsunuz, diğer çalışan arkadaşları demoralize etmenin dışında onların çalışmalarının karşılığını almasını engelliyorsunuz. En azından kulüp genel toplantılarına %100 devam ederek görevinizi bir miktar da olsa yerine getirmenizi istemek sanırım çok fazla şey istemek anlamına gelmiyor.  

Herşeyi bir kenara bırakalım, var olan arkadaşlığımız ve kulüp içi dostluğun en iyi ortaya çıktığı yerler sohbet toplantılarımız. Bu toplantıların kalabalıklığı da iyi arkadaşlığımızın kanıtı. En azından bu dostluk adına aynı çatı altında toplanmak, eğlenceyi, sevinci olduğu kadar sorunları da paylaşmak bir arkadaşlık gereği değil midir?  

Sizlere son olarak birkaç tüzük maddesini hatırlatmak istiyorum. Mazeret bildirmeksizin genel toplantıya üç kez arka arkaya veya bir dönemde toplam beş defa katılmamak ve yazılı uyarıya rağmen ödentilerini yapmamak üyelikten çıkarılma nedenidir. Üzülerek söylüyorum ki konu ile ilgili kişilere yönetim kurulu kararı ile gerekli yazılar düzenlenmiştir. Hepimizin gönüllü çalıştığını unutmadan tüzüklerimizin uygulanmasını sağlamanın da görevimiz olduğunu hatırlatırım. Hepinize  sevgiler ve iyi niyetiniz için teşekkürler.....  

1999-2000 Çalışma Dönemi Başkanı
Sinem TONGAL
  
 Bu Köşeden 
Selim YENER
 
Kışlalı’nın Ardından...  

Bu ay, Ekim ayında acı bir şekilde kaybettiğimiz Ahmet Taner Kışlalı ile ilgili bir yazıdan alıntı yapmak istedim. Kaybettiğimiz insanın değerinin anlaşılması açısından uygun gördüğüm bir yazı... Yorumsuz bırakıyorum çünkü okuduktan sonra yorum yapmama gerek kalmadığını anlayacaksınız.  

Uğur Mumcu’nun katlinin ardından kaleme aldığı yazıyı, bakın hangi sözlerle bitirmiş Ahmet Taner Kışlalı:  
“Terörizme en büyük darbeyi mi vurmak istiyorsunuz?  
Atatürk’ün cumhuriyetine inananlar, birleşiniz!..  
Teröristi umutsuzluğa düşürecek olan; öldürmesinin hiçbir işe yaramadığını, tersine, Mumcu’ların çoğaldığını, alçakça eyleminin “düşmanları”nı birleştirdiğini, Atatürkçü değerleri savunma istencini güçlendirdiğini görmektir!  
Sönen her mumun yerine onlarcasını yakın; mumlar değil, karanlık isteyenlerin nefesleri tükenecektir.”  

(Milliyet Gazetesi yazarı Melih Aşık’ın hazırladığı Açık Pencere köşesinden alınmıştır)  
  
Güzel Türkçe’miz  

Cumhuriyet’in ilk yıllarında dilimizde kullanılan sözcüklerin yüzde yetmişi yabancı kökenliymiş. Dili sadeleştirmek için yapılan çalışmalar sonucunda bu oran yüzde otuza kadar inmiş. Bu yüzdenin çoğunluğunu Arapça ve Farsça’dan gelen ve Osmanlıca olarak tanımlanan sözcükler oluşturmakta. Madem bu sözcükler dilimize yerleşmiş, bunları doğru yerde kullanıp, doğru okumamız gerekmez mi?  

Bu amaçla, sevgili Ülkü GİRAY, “Yanlışları ve Doğrularıyla Güzel Konuşma ve Dilimize Yerleşmiş Arapça ve Farsça Sözcükleri Okuma Kılavuzu”nda, bu tip kelimelerin kullanılmakta olan 3500 tanesini alfabetik olarak derleyip doğru okunuşlarını hazırlamış. Sizin için, örnek olarak, 3500 tanenin içinden sık kullanılan bazı kelimeleri seçtim. Kısa heceler nokta (.), uzun heceler çizgiyle (-) gösterilmiştir.  

aciz (..)  
âciz (-.)  
açbîilaç (.’-..)  
amade (--.)  
amiyane (-.-.)  
bakiye (...)  
dahi (.-)  
bağlaç  
dâhi (--)  
edebî (..-)  
endişe (.-.)  
eşkıya (..-)  
fani (--)  
ganimet (.-.)  
hatıra (-..)  
iman (-‘-)  
istifa (.--)  
laik (.’.)  
layık (-.)  
makam (.-)  
zoraki (.-.)  
 

  
 Ebruli 
Ebru HAKKUL
 
İnsan Manzaraları  

Bir hastahane odası. İki yatak ve hayatla ölüm arasındaki çizgide,  
Yaşamdan yana kalmaya çalışan iki kalp hastası.  
Yataklardan biri pencere önünde, diğeri duvar dibinde.  
Pencere kenarındaki sabahtan akşama kadar  dışarı bakıp,  
Seyrettiklerini, duvar dibinde bir şey görmeyen,  
Aynı kaderi paylaşan hasta arkadaşına anlatıyor:  

“Bugün deniz, dünden daha durgun. Rüzgar hafif esiyor olmalı.  
Beyaz yelkenliler denizde belli belirsiz ilerliyor, kuğu gibi süzülüyorlar.  
Park mı? Ha, park henüz tenha.  
Salıncakların ikisi dolu, ikisi boş.  
Geçen haftaki sevgililer yine geldiler. Hep eleleler.  
Bir sıraya oturdular. Gözlerini birbirlerinden ayırmıyorlar.  
Erkek bilgiç tavırla bir şeyler anlatıyor. Şimdi erkek, kızın saçlarını okşuyor.  
Ne kadar da birbirlerine yakışıyorlar.  
Ah kardeşim görmelisin.  
Erguvanlar bugün çıldırmış. Öyle bir çiçek açmışlar ki etraf mora boyanmış.  
Erikler desen keza, tepeden tırnağa beyazlar giyinmiş, gelinler gibi.  
İşte parkın neşesi çocuklar geldi.  
Ellerinde rengarenk uçurtmalar, balonlar.  
Umutlarını göğe uçuruyorlar.  
Bugün martıların keyfine diyecek yok.  
Masmavi denizin üzerinde gösteri uçuşu yapıyorlar.  
Arada bir suya şöyle bir dokunup günlük yiyeceklerini topluyorlar.”  

Bu böyle her gün sürüp giderken, her gördüğünü anlatıp dururken  
Ansızın yeni bir kalp krizi geçiriyor pencere yanındaki.  
Duvar dibindeki, düğmeye bassa doktoru çağırabilir  
Ve belki de arkadaşı kurtulabilir. Ama, ama yapamıyor işte.  
Şeytan karışıyor işe.  
Arkadaşı ölürse pencere kenarı boşalacak ve kendisi oraya geçecek.  
Bugüne dek kulaklarıyla duyduklarını gözleriyle de görecek.  
Ve düğmeye basmıyor, arkadaşı ölüyor.  
Ertesi gün duvar dibindeki yatağından,  
pencere kenarındaki yatağa taşıyorlar kendisini.  
Beklediği an geliyor. Yattığı yerden pencereden dışarıya bakıyor.  
Dışarda kapkara bir duvar.  
İşte hepsi o kadar…  
 

  
 Perspektif 
Gölçer BERKE
 
Dünden Bugüne Ne Değişti?  

Güzelim Türkiye, her geçen günde, her geçen yılda biraz daha ileriye gidiyor! Atamızın dediği gibi; bu ülke geçen her on yılda daha da ilerleyecek, daha büyük hedeflere koşacak. Ancak gelin görün ki geçen sekiz senede hiç bir ilerleme, hiç bir değişiklik yok. Umarım kalan iki senede, geçen sekiz senenin işlerini yapabiliriz!  

* Mustafa Kemal’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği!  
“Zaman Mustafa Kemal’i haklı çıkartmıştı. Lenin’in, Mao’nun, Enver Hoca’nın, Dimitrof’un heykellerinin yerlerde sürüklendiği, Leningrad isminin St. Petersburg’a dönüştürüldüğü günümüzde, bunu görebilmek kuşkusuz daha kolay.  

Eğer Türkiye’de bir din devleti kurmak istiyorsanız M. Kemal’e saldırmamız elbetteki tutarlıdır. Eğer, Türkiye’nin bri bölgesini ayırıp ırkçı bir devlet kurmak peşindeyseniz M. Kemal’e saldırmanın elbette tutarlı bir yanı vardır. Ama “çağı yakalama” arayışında görünürken aynı şeyi yapmaya kalkarsanız, belki her garip şeyi yapanlara olduğu gibi bazı dikkatleri üzerinize çekersiniz, ama inandırıcı olamazsınız. Orijinal olabilme uğruna, Atatürk’ü demokrasi karşıtı gösterebilmek için kendi düşüncelerine bilim kılıfı giydirme çabasına girenler var. Bu ülkede Atatürk’ü yıkarak olumlu birşeyler yapabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük bir yanılgı yaşadıklarını sanıyorum.”  

Ahmet Taner Kışlalı (Cumhuriyet, 8 Mart 1992) 
* Köftehor  
“Hidayet erip yeni Osmanlı oldu. Marksist ya da Mao’cu iken Atatürk’ü beğenmez, küçük burjuva devrimcisi diye azımsardı; şimdi neo-liberalizmin evrensel ufkunda arabesk kapitalizmin kıtalar ötesi imparatorluğunu kuracağı için ne Anadolu’ya sığıyor, ne de Milli Misak sınırına… Atatürk neymiş? Şaşarım aklınıza! Yukarıdan biri bizimkini telefonla arayınca köftehor kendinden geçiyor, vizyonu genişleyip büyüyor, lafla peynir gemisinin yelkenlerini alabildiğine şişiriyor. İkinci cumhuriyeti kuruyor. Vallahi yetmez. 2.si ne demek… 3.sü, 4.sü, 5.sini kuralım. Vizyonumuz varsa, illizyonumuz da var demektir.”  
İlhan Selçuk (Cumhuriyet, 27 Temmuz 1992) 
* Hayâsızlığın Faturası  
“Bu ahlaksızlığın, bu hayasızlığın, bu soygunun, bu yolsuzlukların bir tepkisi olacaktı, oldu. Bir tarafta bazı televizyonların bazı programları, öbür tarafta çırılçıplak kadın fotoğraflarından başka malzemesi olmayan bazı gazeteler, toplumun bütün ahlâkî değerlerini yıkmak için, ne yapacaklarını bilmeyen sözüm ona ilerici dergiler… Eğlence namı altında hayasız, iğrenç görüntüler, işsizlerin, açların homurtularına, vur patlasın, çal oynasın rezilliğiyle kulaklarını tıkayanlar, devleti soyanlar, soyduklarıyla kalanlar… İlericiliği, çağdaşlığı, lâikliği entel barlarında, televizyon ekranlarında, gazete ve dergi köşelerinde, sadakatsizlik, edepsizlik gibi göstermenin kadın haklarıyla da, insan haklarıyla da hiç bir ilgilsi yoktur. Siz yaşadığınız toplumun kökleşmiş değerlerini hiçe sayacaksınız, sonra tepki gösterenlere şaşıracakınız. Asıl şaşılacak olan sizlersiniz!”  
Hasan Pulur (Milliyet, 4 Kasım 1992) 
 
  
 Pelin'in Köşesi 
Pelin TÜZÜNER
 
Bu ay bu sayfada, ölümünün 61. Yılında Aziz Atamız M. Kemal Atatürk ile ilgili iki anektodu sizlerle paylaşmak istiyorum.  

Vatan Elden Giderse...  

Atatürk, Kurtuluş Savaşı için Anadolu’ya geçtikten ve Erzurum Kongresini yaptıktan sonra Sivas’a dönmüş; orada ikinci kongreyi açmıştı. Bu sırada lise binasında yatıyor; toplantılar yapıyordu. En basit ihtiyaçlarını bile temin edecek halde değildi; bazı geceler sabahlara kadar küçük petrol lambasının cılız ışığında çalışıyordu.  
Bir aralık padişahın ona, lise binasından çıkmasını emrettiği, baskın yapılacağı, yakalanıp asılacağı hakkında şehirde haberler dolaşmaya başladı.  
Atatürk’ün hizmetini basit, fakat temiz ruhlu fedakar bir Türk genci yapıyordu. Bu delikanlının babası gizli ve sık sık geliyor; oğluna:  
“Etme eyleme; evine dön; bugün yarın şehir basılacak; Mustafa Kemal ve arkadaşları yakalanacak. Onlar her şeyi göze almışlar, sen aileni düşün” diyordu.  
Atatürk bu geliş-gidişin farkına vardı; bir gün delikanlıyı yanına çağırdı ve sordu:  
- Sık sık sana gelen kimdir?  
- Babam!..  
- Ne istiyor?...  
Delikanlı her şeyi anlattı. O zaman Atatürk, ona doğru biraz daha ilerledi; elini omzuna koydu ve dedi ki:  
- Hizmetinden memnunum, fakat baba hakkı büyüktür. Madem ki razı olmuyor; git! Git, fakat babana söyle ki, vatan elden giderse evladın ne hükmü kalır?  
Atatürk’ün Başarı Formülü  
Bir Amerikalı kadın gazeteci, Atatürk’e:  
- İşlerinizde nasıl başarılı oluyorsunuz? diye sormuş ve şu cevabı almıştı:  
“Ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem. O işe neler engel olur, diye düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı iş kendi kendine yürür.  
Atatürk, yaptığı herşey, söylediği her söz ve verdiği her cevapla dahi olduğunu kanıtlıyor değil mi?..  
Her geçen gün seni daha iyi anlıyor ve sana yürekten bağlanıyoruz Atam...  
  
 

  
 7. Sayfa
 
 
  Toplantı Programı  

- Açılış.  
- Türk Bayrağına Saygı Duruşu ve Leo Genel Kuralının Tekrarı.  
- Konukların Tanıtılması.  
- Sekreter ve Saymana Söz Verilmesi.  
- Başkandan Duyurular.  
- Yemek Arası.  
- Konuk Konuşmacı - Konu: UFO  
- Komite Başkanları ve Yönetim Kurulu Üyelerine Söz Verilmesi.  
- Konuk Konuşmacı - Konu: Doğum Kontrolü  
- Advisor’a Söz Verilmesi.  
- Üye ve Konuklara Söz Verilmesi.  
- Kapanış.  

  Hatırlatmalar  



- Bu ayki genel toplantımızı 20 Kasım 1999 Cumartesi saat 17.00-19.00 arası Feronya Otel’de İstanbul Leo Kulübü Derneği ile ortak gerçekleştireceğimizi hatırlatırız.  
- Toplantılarımıza getireceğiniz konuklarımıza kulüp toplantılarımızda sigara içilmediğini hatırlatmanız rica olunur.  

  Bülten Komitesi’nden Duyurular  



- Aralık ayı bültenini yayınlayabilmemiz için gerekli yazıların, duyuruların ve fotoğrafın 19 Kasım 1999 Cuma akşamına kadar komitemize ulaştırılması rica olunur.  
- Bülten komitesine döküman ulaştırılması için belirlenen zamanlamalara özen gösterilmesi gerektiğini önemle hatırlatırız.
  
 Duyurular
 
 
  Leo ve Lions Duyuruları  
01.11.99 Pzt 
03.11.99 Çar 
05.11.99 Cum 
06.11.99 Cmt 
08.11.99 Pzt 
09.11.99 Sal 
10.11.99 Çar 
13.11.99 Cmt 
16.11.99 Sal 
18.11.99 Per 
25.11.99 Per 
 
Afet Komitesi Toplantısı 
Preforum Ön Hazırlık Toplantısı 
L.A.F. Komitesi Toplantısı 
Aday Üye Eğitim Semineri 
Kurultay Komitesi Toplantısı 
Şişhane Lions Kulübü Genel Toplantısı 
İftar Yemeği Komitesi Toplantısı 
Preforum  
Gençlerarası Değişim Prog. Toplantısı 
2. Bölge Toplantısı 
Konsey Toplantısı 
 
Osmanbey Merkez 
Osmanbey Merkez 
Osmanbey Merkez 
Gazi M. K. İlk. Okulu 
Osmanbey Merkez 
Akgün Otel 
Osmanbey Merkez 
Almira Otel 
Osmanbey Merkez 
Osmanbey Merkez 
Gazi M. K. İlk. Okulu 
 
19.30 
19.30 
19.30 
13.00 
19.30 
19.30 
19.30 

19.30 
18.00 
19.30 
 

 
  Toplantılarımız  
01.11.99 Pzt 
05.11.99 Cum 
17.11.99 Çar 
19.11.99 Cum 
 
Yönetim  Kurulu 
Sohbet Toplantısı 
Yönetim  Kurulu 
Sohbet Toplantısı 
 
Sinem Tongal'ın Evi 
Cem Özdoğan'ın Evi 
Ömrüncegül İçöz'ün Evi 
Pelin Tüzüner'in Evi 
 
20.00 
20.00 
20.00 
20.00 
 
 
  Aktiviteler  
07.11.99 Paz 
10.11.99 Çar 
10.11.99 Çar 
15.11.99 Pzt 
18.11.99 Per 
26.11.99 Cuma 
 
Gölcük'te Çadırkent Ziyareti 
Sarı Zeybek Belgeseli ve Dia Gösterisi 
Dia Gösterimi: "Atatürk" 
Konferans: "Atatürkçülük" 
Sinema: "Wild Wild West" 
Tiyatro: "Dolu Düşün Boş Konuş" 
 
Gölcük 
Zeytinburnu 
Swiss Otel 
A.K.M. - Taksim 
Profilo İş Merkezi 
Ortaköy Kültür Merkezi 
 
08.00 
10.00 
14.00 
18.30 

20.30 
 

 
  Önemli Günler  
03.11.99 Çar 
04.11.99 Per 
05.11.99 Cum 
10.11.99 Çar 
14.11.99 Paz 
16.11.99 Sal 
22.11.99 Pzt 
24.11.99 Çar 
 
Latin Harflerinin kabülü 
Unesco'nun Kuruluşu 
Miraç Kandili 
Ulu Önder Atatürk'ün Vefatı (1938) 
Dünya Diyabet Günü 
Dünya Hoşgörü Günü 
Berat Kandili 
Öğretmenler Günü 
 
 
       
 
(C) Kasım 1999 * Şişhane Leo Kulübü Derneği - Arşiv ve Bilgi İşlem Komitesi